Yine peşin peşin söyleyeyim, Ahmet Hakan'ı severek okurum. Cephelere ayırma meraklısı çoğunluğa bakar isek "onlar"dandır. İmam hatiplidir. Sakallıdır. İslami bilgisi görünürdür. Cemaatlerde ve muhafazakar çevrelerde bilinir, yer yer sevilir. Oralarda sevdiği abileri kardeşleri mevcuttur.
Bu yüzden "bizim" çevrelerde hakkında pozitif kelamlar edildiğinde ekşi bakışlara maruz kalınabilir. Hatta bir arkadaşımdan "ya o adamın tek olayı herkese laf sokuşturmak değil mi?" gibi bir tepki bile aldım yakın zamanda. Normalde analitik ve eleştirel düşüncesi fena olmayan kişileri bile, taraf tutup bayraktarlık yapmayan yazarları garipsemeye iten toplumsal reflekslerimizden olsa gerek, herkese laf etmek pek rağbet görmez bizde.
Ha-Joon Chang'ın (ismi yanıltmasın, kendisi ninja değil Cambridge'de bir ekonomi profesörü) ve ondan yüz küsür yıl önce Schopenhauer'in altını çize çize bahsettiği üzere dünyadaki sosyo-ekonomik/politik ilişkiler insanların sıfırdan analiz ederek anlayabileceklerinden daha karmaşıktır. Bu nedenle belli düşünce disiplinlerini veya siyasi parti doktrinlerini kullanmak faydalı olduğu kadar kaçınılmazdır da. Fakat bunlar doğruya ulaşmak için yalnızca araçtırlar, araç muamelesi görmeleri gerekir. Futbol takımı tutar gibi siyasi parti desteklemek, liderinin her söylediğini vardır bir hikmeti diye kabullenmek ve bunları eleştirel düşünceden müstesna tutmak, dolanmadan ifade edersek, ahmaklıktır.
Tam da bu yüzden iyidir Ahmet Hakan. Bayraktar değildir. Tutarsız da değildir. Tutarlılığı uyguladığı kriteri farklı cenahtan/cepheden kişilere, adam kayırmamaya çalışarak uygulamasındadır. 28 Şubat'ı da, hali hazırdaki malum yargılama süreçlerini de aynı ölçüte tabi tutar. Efes One Love'ın festival alanı dışarısında toplanan kof, eyyam delikanlısı, taşlı sopalı güruha çatır çatır “Daha evvel ve gerçek haksızlıklara karşı neredeydiniz? Adam değilsiniz.” diyebilir mesela. Bizim mahallenin haşarı çocuklarıdır, hoş görelim tavrından kaçınmak özellikle muhafazakarlar için kaybolmakta olan bir meziyet. Atlamamak gerekir.
Ayrıca kendini gereğinden fazla ciddiye almaz. Geçici olmanın, bugün ağa-paşa olanın yarın alaşağı olabileceğinin farkında olduğundan mıdır veya inancından kaynaklanan bir tefekkür halinden midir bilemem. Dalgasını geçer ve dalga geçilmekten gocunmaz. Bir kısım İslamcı kitlenin anlamadığı bilimsel gelişmeler konusunda ağızlarına sakız ettikleri ve sonunda sosyal medyanın her yerinde dalga konusu olmalarına neden olan "ateistler bunu da açıklasın" kelamını hakkını vererek kullanır mesela.
Tüm bu özellikler, eleştirel düşünceye muhafazakar gruplardan daha fazla prim verme geleneği olan bilim-felsefe meraklısı liberal kesimin gözünden kaçmaz. İzlerler Ahmet Hakan'ı. Beğenenleri de olur. Ancak ne kendilerine ne etraflarına beğenilerini bildiremezler. Cepheleri ayıplayıverir maazallah. Takip etmeleri bile gizlidir. Bununla beraber hükümeti veya muhalefeti eleştirmesine göre zaman zaman bu gruplardan da geçici sevenleri olur. Ancak birçok insan, zamanında kendi kazlarına da kışt demiş adamın yazılarını beğendiklerini hevesle kabul edemez, arada kalır. Kafa karıştırır Ahmet Hakan, bu yüzden de iyidir.
Tabi, insandan mutlak erdemler beklenemez. Ahmet Hakan da insandır, beşerdir, şaşardır. Misal Nişanyan ile karısı arasında yaşanan kavanozla bok atma hikayesini uzun uzun anlatıp, onun yazdıklarına eskisi gibi bakamadığını söyledikten sonra, Metin Kaçan gibi tecavüz ve işkence konusunda hüküm giymiş, kendini aklama çabaları da pek inandırıcı olmayan bir adam hakkında romanlarını ve ölümünü bahane ederek pek net konuşamaması "manidar"dır.
Nihai olarak takip edilmesi gerekir bana sorarsanız. Esnaf pazarlaması ağzı ile bitireyim: Beğenerek okuyoruz Ahmet bey, devam ediniz.