Sık düşülen iki hata var.
Aslında sayı daha fazladır ancak aklım şu an bu kadarına yetiyor.
Öncelikle etrafınızda biten, başlayamayan, zoraki sürdürülen veya insanların başka yaratıcı şekillerde birbirine eziyet ettikleri bir sürü ilişki görüyorsunuzdur. En azından benim beyaz yaka ormanı hayatımda durum böyle.
Tabi hepimiz bu konularda konuşmaya bayıldığımızdan (bu yazı ne hakkında acaba?) parlak tespitler asla kesilmiyor. Kötü biten veya kötü devam eden her ilişkide karşı cinsi genellemek en doğal hakkımız. Onların nasıl dengesiz, mendebur, bencil ve mal olduğunu söylemek keyif verici madde gibi.
Cinsiyetlere has özellikler var, yadsımıyorum. Ancak, her zaman olduğu gibi, konu bu kadar basit değil.
Eziyet çekmenizin esas nedeni etrafta bir sürü dengesiz, mendebur, bencil ve mal "insan" olması. Hatta bu özelliklerin bazılarını (veya daha kötülerini) belki siz de (kendini mağdur gören olarak) taşıyorsunuz. Bu sıfatlar çoğu zaman vajina veya penis sahibi olmaya bağlı değil; yetiştiriliş tarzınız, değerleriniz ve daha önceki tecrübeleriniz çok daha önemli.
Diğer ilişkilerinizde ne kadar korkunç insanlarla karşılaştınız mesela? İşkence görmeniz sizi cellatlaştırdı mı yoksa merhametiniz mi arttı? Ben kaç cümledir hiç kadın veya erkek kelimesi kullanmadım?
İkinci olarak, şu durumu fark etmediyseniz feci ayvayı yemişsinizdir:
"En uzak mesafe ne Afrika'dir,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan."
(Burada güzel kopya çektim.)
Sonuçta size ikizler burcu erkeklerinden/kadınlarından uzak durmanız gerektiği gibi güzel bir çıkış noktası sunmayacağım. Maval okumayın, siz de kalp atışınız kadar eminsiniz ki konunun böyle net ve aptal bir çözümü yok.
Yaşadıklarımızı ceplerimize doldurup (arada çıkarıp bakarak) tekrar denemekten başka şansımız da yok. Evrenin onu algılayabilen bir parçasıyız. Zihinlerimiz sonsuz. Arada sırada burnumuz kanadığında ağlamayalım. Devam etmek iyileştirir bana sorarsanız.