19 Haziran 2012 Salı

Kullanma Klavuzu


90'ların ortasında modem aldıktan (daha doğrusu o tarihlerde babam bana modem aldıktan) seneler sonra internete girip dedemin akranlarından sonra tweet atmaya başladım. Hazır blog olayı oturmuş, insanlar sıkılıp olay sıradanlaşmaya başlamışken bir blog edinmenin tam zamanıdır kararındayım.

Ayrıca normalde yapacağını anlatmaktansa yapacağını yapmak tavrını desteklerim. Böyle açıklamalar bu tavırla tutarsız. Bununla beraber burası esasen kendim için de tuttuğum bir arşiv.

Buradaki "de" bağlacı önemli bakın. Zira sadece kendim için yazacak olsam kilitli günlüklerden alıp, yastığıma ağladıktan sonra inci gibi yazımla notlar almam daha uygun olurdu. Fakat yazım bok gibi. Bir de her internet yazarı gibi ben de okunmak istiyorum.

Bununla beraber, bir internet fenomeni haline gelip kitleleri peşimden sürükleme ihtimalim - dürüst olalım - ihmal edilebilecek kadar düşük. Buna zaman, enerji, şans, yetenek ve Zeitgest gibi olur olmaz bir sürü engel var.

Muhtemelen arkadaşlarımın bazıları tarafından okunacak, bu arkadaşlarımın bir kaç meraklı arkadaşı ve ilaveten üç beş tanımadığım insan tarafından da göz gezdirileceğim. Bunun avantajı bir ölçüde samimiyete izin vermesi.

İnsanın kendisine bile tamamen samimi olamayacağı malum. "Abi çalışsam kesin yaparım" veya "yok canım çoktan unuttum onu ben" gibi monologlarımızı hatırlayalım. Hal böyleyken biraz filtrelenmiş hallerime maruz kalacaksınız.

Günlük hayatımda filtrelenmiş halimi özellikle talep eden insanlar olduğu düşünülürse bu çok da kötü bir şey olmasa gerek.

Sonuç olarak burada, o sırada okuduğum kitap, izlediğim film, oynadığım oyun, yaptığım iş veya beğendiğim kadınların poposu gibi konular olacak. Böyle havadan sudan blogların orijinalliği veya başarısı tartışılabilir tabi. Bunu şimdi tartışmamayı tercih ederim, yorgunum biraz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder