Başlamadan belirteyim. Ahmet Hakan birkaç yıldır takip ettiğim bir yazar.
Kanal 7 veya hızlı muhafazakar zamanlarını sonradan öğrenip okudum. Oturup
konuşmuşluğum bulunmaz, öyle gizli derin bağlantıları ve bunlara bağlı amaçları
varsa bilemem. Özetle medyada yansıtılan halini bilirim. Bu yazıda konu alınan
Ahmet Hakan da budur.
Yine peşin peşin söyleyeyim, Ahmet Hakan'ı severek okurum. Cephelere ayırma
meraklısı çoğunluğa bakar isek "onlar"dandır. İmam hatiplidir.
Sakallıdır. İslami bilgisi görünürdür. Cemaatlerde ve muhafazakar çevrelerde
bilinir, yer yer sevilir. Oralarda sevdiği abileri kardeşleri mevcuttur.
Bu yüzden "bizim" çevrelerde hakkında pozitif kelamlar edildiğinde
ekşi bakışlara maruz kalınabilir. Hatta bir arkadaşımdan "ya o adamın tek
olayı herkese laf sokuşturmak değil mi?" gibi bir tepki bile aldım yakın
zamanda. Normalde analitik ve eleştirel düşüncesi fena olmayan kişileri bile,
taraf tutup bayraktarlık yapmayan yazarları garipsemeye iten toplumsal reflekslerimizden
olsa gerek, herkese laf etmek pek rağbet görmez bizde.
Ha-Joon Chang'ın (ismi yanıltmasın, kendisi ninja değil Cambridge'de bir
ekonomi profesörü) ve ondan yüz küsür yıl önce Schopenhauer'in altını çize çize
bahsettiği üzere dünyadaki sosyo-ekonomik/politik ilişkiler insanların sıfırdan
analiz ederek anlayabileceklerinden daha karmaşıktır. Bu nedenle belli düşünce
disiplinlerini veya siyasi parti doktrinlerini kullanmak faydalı olduğu kadar
kaçınılmazdır da. Fakat bunlar doğruya ulaşmak için yalnızca
araçtırlar, araç muamelesi görmeleri gerekir. Futbol takımı tutar gibi siyasi
parti desteklemek, liderinin her söylediğini vardır bir hikmeti diye
kabullenmek ve bunları eleştirel düşünceden müstesna tutmak, dolanmadan ifade
edersek, ahmaklıktır.
Tam da bu yüzden iyidir Ahmet Hakan. Bayraktar değildir. Tutarsız da
değildir. Tutarlılığı uyguladığı kriteri farklı cenahtan/cepheden kişilere,
adam kayırmamaya çalışarak uygulamasındadır. 28 Şubat'ı da, hali hazırdaki
malum yargılama süreçlerini de aynı ölçüte tabi tutar. Efes One Love'ın
festival alanı dışarısında toplanan kof, eyyam delikanlısı, taşlı sopalı güruha
çatır çatır “Daha evvel ve gerçek haksızlıklara karşı neredeydiniz
? Adam değilsiniz.” diyebilir
mesela. Bizim mahallenin haşarı çocuklarıdır, hoş görelim tavrından kaçınmak
özellikle muhafazakarlar için kaybolmakta olan bir meziyet. Atlamamak gerekir.
Ayrıca kendini gereğinden fazla ciddiye almaz. Geçici olmanın, bugün
ağa-paşa olanın yarın alaşağı olabileceğinin farkında olduğundan mıdır veya
inancından kaynaklanan bir tefekkür halinden midir bilemem. Dalgasını geçer ve
dalga geçilmekten gocunmaz. Bir kısım İslamcı kitlenin anlamadığı bilimsel
gelişmeler konusunda ağızlarına sakız ettikleri ve sonunda sosyal medyanın her
yerinde dalga konusu olmalarına neden olan "ateistler bunu da
açıklasın" kelamını hakkını vererek kullanır mesela.
Tüm bu özellikler, eleştirel düşünceye muhafazakar gruplardan daha fazla
prim verme geleneği olan bilim-felsefe meraklısı liberal kesimin gözünden
kaçmaz. İzlerler Ahmet Hakan'ı. Beğenenleri de olur. Ancak ne kendilerine ne
etraflarına beğenilerini bildiremezler. Cepheleri ayıplayıverir maazallah. Takip
etmeleri bile gizlidir. Bununla beraber hükümeti veya muhalefeti eleştirmesine
göre zaman zaman bu gruplardan da geçici sevenleri olur. Ancak birçok insan,
zamanında kendi kazlarına da kışt demiş adamın yazılarını beğendiklerini hevesle kabul edemez, arada kalır. Kafa karıştırır Ahmet Hakan, bu yüzden de
iyidir.
Tabi, insandan mutlak erdemler beklenemez. Ahmet Hakan da insandır, beşerdir,
şaşardır. Misal Nişanyan ile karısı arasında yaşanan kavanozla bok atma
hikayesini uzun uzun anlatıp, onun yazdıklarına eskisi gibi bakamadığını söyledikten sonra,
Metin Kaçan gibi tecavüz ve işkence konusunda hüküm giymiş, kendini aklama
çabaları da pek inandırıcı olmayan bir adam hakkında romanlarını ve ölümünü bahane ederek pek
net konuşamaması "manidar"dır.
Nihai olarak takip edilmesi gerekir bana sorarsanız. Esnaf pazarlaması ağzı
ile bitireyim: Beğenerek okuyoruz Ahmet bey, devam ediniz.